Ortada duran satranç tahtasına doğru uzanmışlardı; birisi kız diğeri erkek, iki ilkokul öğrencisi. Erkek olanı, birçok kere “şah” dedikten sonra, “şah mat” dedi.
Dilimize vurduğumuz kilit çözülmüştü yeniden
Biz, biraz da kendi hayatlarını bizim avuçlarımıza koyup sonra da yitip giden arkadaşlarımızın yaşayamadığı hayatları yaşamıştık sessizce.
Çocuk yuvaları – 2
Normalde, yuvaya gitmeye başladıktan altı ay sonra, az da olsa Almanca konuşmaya başlamalıdır bir çocuk. Aksi halde, ilgili çocuk yuvasına gidip bakmalılar ebeveynler.
Bu kadar kan yağmasa şehrin üstüne
Bu şehir diyor ucuz kitap satan adamın sırılsıklam kitaplarından birinde bir sayfa
“Bu şehir ölü doğdu ama herkes ölene kadar kimse bilmeyecek”
Salgın günlerinde postacı trafiği
Salgın günlerinde, günde kaç kere zilimize basılıyor hatırlamıyorum. Bazı postacılarla neredeyse ahbap olduk artık.
Hrant Dink ve tahsil edilemeyen hesapların ağırlığı
Birçok arkadaşım, tanıdığım, üniversite hocalarım da böyle kahpece katledildi, neden Hrant Dink’ten daha çok etkilendim?
Çocukluğumdan anekdotlar: “Konak”tan kovuluş
Dedem, o yaşlarda algılayamadığım bir nedenden dolayı bizleri “konak” diye adlandırılan evden kovmuştu.
“Annem ev hostesi öğretmenim”
Ben onlara yeni bilgiler öğretir, ödevlerini yaptırırken, ilkokul birinci sınıftaki öğrencilerim de beni eğitiyordu!
“Öğretmenim, benim babam böyle namaz kılmıyor!”
İktidardaki hükümet değişmiş, ilkokullara da (İslam) din dersi eğitimi mecburiyeti getirilmişti o yıl.
Avusturya’daki çocuk yuvaları – 1
Avusturya’da çocuk yuvasına gitmiş bile olsa göçmen kökenli bir çocuk, okula başladığında hâlâ Almancayı bilmeyebiliyor ve bu sayı neredeyse göçmen çocuklarının yarıdan fazlasını kapsıyor.
Hıdır Karataş ve bir kimliğin çokluk üzerine kurulabilirliği
Hıdır Karataş’tan sadece anadilimizi değil; aynı zamanda bir kültürü, tarihi birinci elden öğrenmiş oluyorduk.
Maske
Bir bez parçası önceliklerimizi, değer yargılarımızı ve hayatımızın tamamını tepe taklak etti. Bu “lanetli” diye adlandırdığımız seneyi özetlemem gerekirse aklıma sadece tek bir kelime geliyor: Maske.
Rot-Pink startet als Betonkoalition
Man sieht leider gleich zu Beginn, wer den Ton in der neuen Regierung angibt: Die Betonierer der SPÖ.
Was ist das wirkliche grosse Verbrechen und was ist zu tun?
Es geht um 10 Mio € Provisionen (“Untreue“, illegale Absprachen usw.) – dafür muss immerhin jemand, der 1500 € im Monat verdient, ca. 550 Jahre arbeiten.
“Sevmiyorsan ölüsün demektir. Seversen seni öldürürler”
Piyasa, her yaşanmışlığı, süreci, istatistik eğrileriyle görünür kılmayı sever. Hesap yapmayı bilmeyen, piyasalarla işi olmayan 10 numara adamdı Maradona.